F I K R A L A R |
|
LEONARDO | EKMEK VE ÖRDEK |
TEHLİKELİ MADDE | SAVAŞ GEMİSİ |
AVCI | |
SCANNER | DENİZCİLER |
AĞANIN AYRICALIĞI | KIZGIN DOKTOR |
TOPUN HACMİ | BEN DE GELİYOM |
SİNEK | TANRI NEREDE |
HOŞ BİR HİKAYE | SEVGİ ÜZERİNE |
KÜREK YARIŞI | ÖLÜ EŞEK |
CESARET | |
İNSAN PSİKOLOJİSİNİ YÖNETME | |
BURASI ÇOK SICAK | BAZI CEVAPSIZ SORULAR |
SELAM | |
ORGAN | COBAN |
|
|
LEONARDO
Amerika'da
zencinin biri pasaportunu kaybetmis, aksilik ya o gün de Türkiye'ye uçacak..
Kara kara düsünürken yolda bir pasaport bulmasın mı... Hemen almış
yerden, bi bakmış ki Leanardo di Caprio'nun pasaportu... "Ne olursa
olsun" demiş ve şansını denemeye karar vermiş, çıkarmış
Leonardo'nun fotoğrafını, kendi fotoğrafını yapıştırmış ve Türkiye'ye
uçmuş. |
|
EKMEK VE ÖRDEK
Ördek
bara girer ve barmen'e: |
|
Atom ağırlığı : 53,6 kg olarak kabul edilmis olup, 40 kg' dan 200 kg' a kadar değişik çeşitleri de bulunmaktadır. Bulunduğu yer : Dünya gezegenindeki tüm kent ve kırsal alanlar. Fiziksel Ozellikleri 1. Yüzeyi renkli film tabakasıyla kaplıdır. 2. Değisik sıcaklıklarda kaynar. 3. Bilinen bir sebep olmaksızın donar. 4. Ozel ılgi gordüğünde erir. 5. Doğru olmayan kullanımlarda ısırır. 6. Islenmemıs metalden sıradan maden filizine kadar pek cok halde bulunur. 7. Doğru noktalara basınc uygulandığında ürün verir. Kimyasal Ozellikleri 1. Altın, gümüs, platin ve kıymetli diğer taslarla büyük akrabalığı vardır. 2. Büyük miktarlarda pahalı maddeleri absorblayabilir. 3. Bir belirti gostermeksizin kendiliğinden patlayabilir. 4. Sebepsiz yere cikıp gidebilir. 5. Likitlerde cozünmez, fakat alkolle doyurulduğunda aktivitesi büyük oranda artar. 6. Bilinen en güclü servet indirgeyici ajandır. Genel Kullanım Alanları 1. Genelde süs olarak. 2. Rahatlatmada büyük yardımcı olabilir. 3. Cok etkili bir temizleme ajanı olarak. Testler 1. Saf numunesı doğal halde bulunduğunda rengi parlak pembeye doner. 2. Daha iyi bir numunesi ile kıyaslandığında rengi yesile doner. Potansiyel Tehlikeleri 1. Tecrubesiz ellerde cok tehlikelidir. 2. Birden fazlasıyla ilgilenmek yasal olmadığı halde, değisik mekanlarda ve birbirleriyle direkt temasa gelmelerini engelleyecek onlemleri almak koşuluyla bu yapılabılir ELEMENTİN ADI : KADIN |
|
SAVAŞ GEMİSİ
Bir savaş gemisi karanlık ve sisli bir gecede yol alıyormuş. Derken kaptan köşkündeki komutan tam karşıda ve uzakta üzerlerine doğru gelen bir ışık fark etmiş. Hemen karşı tarafa sinyal göndererek şu mesajı geçmiş: -"Derhal
rotanızı 30 derece doğuya çeviriniz" Karşıdan anında cevap
gelmiş: -"Burası
bir savaş gemisi, derhal rotanı 30 derece batıya çevirmezsen ateşe başlayacağız." |
|
Benzerlikleri: Ikisinde de tercih sayisi çok görünür. Ikisinde de ancak bitince rahatlarsiniz. Ikisinde de tercihlerde çevre faktörü sinir bozucu ama önemlidir. Ikisine de girmeden önce şekerli birşeyler yemek iyi gelir. Ikiside sinav esnasinda terletir. Ikisini de kazanirsaniz kaşindiniz, kaybederseniz üzüldünüz demektir. Ikisinin de sonucu güzelleştikçe harçlari yükselir. Ikisinden de erken çikmak hoþ karşilanmaz. Ikisinde de tercihler yillara mal olabilir. Ikisinde de tercih sizin gibi görünür. Ikisinde de sorulari kimse size önceden söylemez, ama üç asagi bes yukari ayni sorular çikar. Ikisinde de çikinca sigara iyi gelir. Ikisinde de yuvarlagin disina tasirmamak gerekir.
Farklari: Birinde kalemin ucu kirilirsa fena olur. Birinde yanlis kararlar silgiyle düzeltilebilir. Birinin gözetmenine röntgenci adi verilir ve ayiplanir. Birinde kurallar bastan belirlenmistir. Birinde açik ögretim mümkündür. Biri bittikten sonra kahvalti hazirlamaniz gerekmez. Birinde kapida veli beklemez. En azindan beklemese iyi olur. Birinde yardimci cihazlar arasinda müsvette kagit bulundurmak tuhaf karsilanmaz. Birinde acele etmek tuhaf karsilanir. Birinde cevaplar duruma göre degisir. Birinde bilgisayarlar degerlendirir. Birinde yumusak kalem makbul degildir. Birinde tercih sayisi duruma göre degildir. |
|
80 yaşında bir adam doktora gider. Doktor adamın sağlığını sorduğunda adam "Harika, 18 yaşında bir karım var ve benden hamile" der. Doktor bir kaç dakika düşündükten sonra adama döner ve "sana bir hikaye anlatacağım "der"; Avlanmaktan çok hoşlanan bir adam varmış. Her gün tüfeğini alarak ava gidermiş. Fakat bir gün dalgınlıkla yanına tüfek yerine şemsiyesini almış. Ormana gitmiş. Ağaçların arasında yürürken karşıda bir geyik görmüş. Hemen şemsiyeyi çıkartmış nisan almış ve ... pat ... geyik yere yığılmış. Adam şaşırmış ve doktora dönerek" olamaz ... başka birisi vurmuş olmalı" demiş. Doktor : "KESİNLİKLE" |
|
Bir denetleme günü Komutan Çavuştan kendisi için bir Lazer Yazıcı getirmesini istemiş. Asker de bunun ne olduğunu düşünmüş düşünmüş bulamamış. Sonradan aklına Temel gelmiş. Gitmiş Temel’i kolundan tuttuğu gibi Komutanın önüne getirmiş... Komutan : “Bunu ne yapacağım ben?” Asker : “Komutanım bu hem laz, hem er, hem de yazıcıdır!” deyince, Komutan gülmüş ve “Senden iyi ki Scanner istemedik.” demiş... |
|
DENİZCİLER
Alican
çok terbiyesiz bir çocukmuş. Bir gün annesinin misafirleri konken
oynamaya gelmişler.Oglunun yanlış |
|
AĞANIN AYRICALIĞI
Irgat
koşa koşa ağasının yanına gelir; |
|
KIZGIN DOKTOR
Adam
doktora gitmiş. Muayeneden sonra doktor : |
|
Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir mühendise bir kırmızı top verip bunun hacmini nasıl bulacaklarını sormuşlar. * Matematikçi, bir mezura ile etrafını ölçüp formülle yarıçapını hesapladıktan sonra diğer bir formülle yarıçapından hacmini bulacağını söylemiş. * Fizikçi ise, topu suya batırıp yer değiştiren suyun hacmini ölçerek topun hacmini bulabileceğini söylemiş. *Top son olarak mühendisin eline verilmiş, mühendis topu şöyle biraz çevirip bakmış ve sonra: "Bana kırmızı toplar kataloğunu bulun". |
|
Diyarbakır'da Şehmus okula gelir, tabii bizim Şehmus ilkokul talebesi, ama her tarafı yara bere içinde, hoca sorar - "Şehmus olum ne oldu sana", Sehmus der - "Babam dovmiştir". Hoca sorar - "Niye oglum", -
"Valla bilmiyom hocam aksam evde yatiyik biraz sonra babamın sesini
duyuyom, Ali uyudun mi Ali den - "Şehmus ne oldi kim yapti" der. Şehmus der ki; - "Bubam yapmiştir." - "Niye Şehmus ne oldi", Şehmus anlatir. "Hocam akşam evde yatiyik biraz sonra yine babam in sesini duyuyom, Ali uyudun mi Ali'den ses cıkmiy, Veli uyudun mi e Veliden de ses çıkmiy, Memed uyudin mi Memed'den de ses çıkmiy Seyhmus uyudin mi diy, ben de uyumadım ama hiç ses itmedim. Bunun üzerine anam ile bubam bir gıpraşmaya başladiler anlamadim ne oliy, biraz sonra anam dedi ki, la İhsan ben geliyom, bubam da Ayşe ben de geliyom dedi. Ben de ula nereye gidiyonuz, ben de Geliyom dedim... |
|
SİNEKLER
Dokuz
yaşındaki oğlan çocuğu elinde raket, gözünü pencere camına konmuş
çiftleşmekte olan sineklere dikmiş.. |
|
Mahallenin iki afacan kardeşi tüm mahalleliyi bıktırmış. Sürekli ana-babalarına şikayet geliyor mahalleliden... Kırılan camların, kuyruğuna teneke bağlanan kedilerin,lastiği indirilen arabaların sorumlusu hep afacan kardeşler. Ana-babası usanıp bu durumu kilisenin papazına anlatırlar ve yardım isterler. Papaz : "Gönderin çocukları konuşayım" der. Çocukları gönderirler. Papaz önce büyük oğlanı çağırır. "Söyle bakiim evladım, Tanrı nerede?". Çocuk susar. Papaz tekrar sorar : "Evladım söylesene Tanrımız nerede?". Çocuk susmaya devam eder. Papaz ısrarla sormaya devam eder, çocuk da susmaya... Sinirlenir Papaz, "Konuşsana be çocuk nerde Tanrı?". Çocuk aniden fırlar, kiliseden koşarak kaçıyorken, seslenir kardeşine "Kaçalım çabuk!". Eve giderler,odalarına çıkıp kapıyı iyice kapatırlar. Küçük oğlan sorar büyüğüne : "Neden kaçıyoruz?". Büyük yanıtlar: "İşte şimdi hapı yuttuk, Tanrı kaybolmuş bizden biliyorlar!..." |
|
HOŞ BİR HİKAYE
Fırtına apansız bastırınca koca gemi bir anda denizin dibini boyladı. Adam ıssız bir adanın ıssız sahilinde gözlerini açtı. Ne gelen vardı ne de giden... Ne araç vardı ne de gereç... İstersen muz ve hindistan cevizi, istemezsen muz ve hindistan cevizi... Hayati boyunca evi dışında beş yıldızlı otellerden başka yere adımını atmadığından bir süre ne yapacağını bilemedi... Sonra dört ay boyunca muz yiyip hindistan cevizi suyu içti, geçmişte kalan o güzel günleri düşünerek gözlerini denize dikip kendisini kurtaracak gemiyi beklemeye koyuldu. Bir gün sahilde uzanmış yatarken, gözünün ucunda bir hareket hissetti. O da ne? Bir sandal ve kürekle o güne dek gördüğü en müthiş kadın... Son sürat geliyor... İnanamadı... "Nereden geliyorsun?" diye haykırdı, "Buraya nasıl geldin?" "Adanın öteki tarafından..." dedi kadın, "Gemi batınca oraya çıktım." "Ne şans, benden başka kimsenin kurtulduğunu sanmıyordum. Kaç kişisiniz?" "Başka kimse yok... Sadece benim... Sandal da gemiden değil, gemiden çöp yok..." Adamın aklı karıştı.. ”O halde sandalı nereden buldun?" "Basit" dedi kadın "adada bulduğum malzemeyle yaptım... Kürekler sakız ağacı... Zemini palmiye dallarından ördüm, yanlar okaliptüs..." "Ama, ama bu imkansız.. Aletlerin yok... Nasıl becerdin?" "Pek
de sorun olmadı. Öteki tarafta sıradışı bir alüvyon kaya oluşumu
var. Fırında belli dereceye ısıtılınca işlenebilir yumuşaklıkta
demir elde ediliyor. Alet yapmak için kolayca kullandım... Boşver
bunları. Hadi göster, nerede yaşıyorsun?" "Öyleyse bana gel... Benim yerime..." diyerek kadın küreklere asıldı. Birkac dakika sonra küçücük bir iskeleye yanaştılar. Adam sahile göz atınca az daha sandaldan düşüyordu. Mavi beyaz boyalı kulübeyle iskele arasına taş döşeli bir yürüme yolu bile yapılmıstı. Eve girerlerken kadın omuzlarını silkti, "Pek rahat sayılmaz ama ben yine de ev diyorum iste...Otur lütfen... Bir şey içer misin?" "Hayır, hayır teşekkürler" dedi adam...Şaşkınlığını hala üzerinden atamamıştı. "Daha fazla hindistancevizi suyu içemeyeceğim artık... Tahammülüm kalmadı..." "Hindistancevizi suyu değil ki... İmbiğim var... Pina Colado'ya ne dersin?" Adam hayretini gizlemeye çalışarak ikramı kabul etti. Kanepeye oturarak sohbete daldılar... İkisi de birbirlerinin hayat hikayesini dinledikten sonra kadın "Üzerime rahat bir şey giyeceğim" diyerek ayağa kalktı "Duş yapıp traş olmak ister misin? Üst kattaki banyo dolabında jilet var..." Artık
sorgulamaktan vazgeçmişti... Banyoya girdi... Dolapta kemik bir sapın içine
sıkıştırılmış oynak mekanizmalı iki deniz kabuğundan yapılma
ustura onu bekliyordu... "Bu kadın inanılmaz" diye mırıldandı...
"Bakalım bundan sonra ne var?" Adam duyduklarına inanamadı.. "Yani..." dedi, "Buradan e-mail'imi kontrol edebilir miyim?..." |
|
SEVGİ
ÜZERİNE YAKLAŞIMLAR
Eğer birini seviyorsan... Onu serbest bırak... Dönerse senindir, dönmezse zaten hiç senin olmamıştır...
Karamsar : Onu serbest bırak... Dönerse senindir, beklediğin üzere dönmezse zaten hiç senin olmamıştır... İyimser : Onu serbest bırak... Üzülme, dönecektir!... Şüpheci : Onu serbest bırak... Dönerse bu işte bir bit yeniği var demektir. Sabırsız : Onu serbest bırak... Bir müddet bekle, dönmezse unut gitsin. Muzip : Onu serbest bırak... Dönerse bi daha serbest bırak, gene dönerse gene bırak. Greenpeace: Onu serbest bırak... Aslına bakarsan tüm canlılar hür olmalıdır. Biyolog : Onu serbest bırak... Evrimini tamamlamasına izin ver. İstatistikçi: Onu serbest bırak... Seviyorsa dönme ihtimali çok yüksektir.. Sevmiyorsa ilişkiniz zaten muhtemel değildir. Psikolog : Onu serbest bırak... Dönerse kendine güveniyor demektir, dönmezse süper egosu baskın demektir. Gitmiyorsa manyak demektir. Bencil : Kendini serbest bırak... Niye diye sorarsa, "seni hiç alakadar etmez!" de. Mali Uzman : Onu serbest bırak... Dönerse borç almaya devam edebilirsin, dönmezse ara ve borçlarının üstüne yattığını söyle. |
|
Türk ve Japon takımları arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi. Her iki takım da performanslarının en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık devresinden geçti. Büyük gün geldiğinde, iki taraf da kendini hazır hissediyordu. Japonlar yarışı 1 kilometre farkla kazandılar. Türk takımı çok sarsılmıştı. Türk takımı yönetimi yarışın açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasına karar verdi. Sorunu araştırarak, çözüm yollarını önermesi için Mc Kinsey ve Arthur Andersen ve bir dizi diğer yabancı danışmanlık şirketiyle anlaşıldı. Bir yıl süren ve milyonlarca dolara mal olan çalışmalar, analizler, araştırmalar sonucu yabancı danışmanlık şirketleri hatayı buldu ve çözüm önerisi getirdi : Japonlar'ın takımında sekiz kişi kürek çekiyor, bir kişi dümencilik yapıyordu... Türk takımında ise bir kişi kürek çekiyor, sekiz kişi dümeni kullaniyordu... Böylece 9 Kişilik Türk Takımı Japonlarla bir yarış daha yapmak üzere yeniden yapılandı. Yeni yapıda : 2 Dümen Müdürü, 2 Dümen Müdür Yardımcısı, 2 Bölgesel Dümen Müdürü, 2 Bölgesel Dümen Müdür Yardımcısı ve bir de Kürek Çekme Elemanı bulunuyordu. İkinci yarışı Japonlar 2 km. arayla kazandılar. Tepesi atan Türk Takımı Yönetim Kurulu hemen karar aldı : Yarışın kaybedilmesinden sorumlu tutulan Kürekçi kovuldu ve Müdürlere sorunun çözümüne olan katkılarından ötürü ikramiye verildi. |
|
ÖLÜ EŞEK Genç adam gördüğü yaşlı ama sevimli esegi köy yerinde sahibinden 500 milyon liraya satin almak istedi. Köylü amca esegi satti ve parayi alirken "Yarin esegi kasabaya getirip sana teslim ederim" dedi. Ertesi gün genç adam, amcayi kasaba meydaninda buldu ve esegi sordu. Amca "Çok üzgünüm ama esek sizlere ömür" dedi... Genç adam "Peki, o zaman parami iade edin" dedi. Amca parayi alir almaz harcadigini ve iade edemeyecegini söyledi. Genç adam biraz düsündü ve "O zamam bana esegin ölüsünü ver" dedi. Amca ölü esegi ne yapacagini sorunca, "Görürsün" dedi. Amca, genç adami bir ay sonra sehirde gördü ve "Nasil esegin ölüsü isine yaradi mi bari" diye sordu.. Genç gülerek "Evet, büyük ödülün esek oldugu piyangoda ikiser milyon liradan 500 bilet sattim. Toplam 498 milyon lira kar ettim" dedi. Amca "Peki ölü esege kimse itiraz etmedi mi" diye sorunca genç adam gene güldü.. "Bir tek piyangoyu kazanan itiraz etti; ona da iki milyonunu iade ettim" Genç adam büyüdü ve Timar Bankasi'nin genel müdürü oldu… |
|
Bir gün havacilarin karacilarin ve denizcilerin en yüksek komutanlari askerlerinin cesaretlerini birbirlerine ispatlamak için toplanmislar. Karacilarin komutani bir asker çagirmis. Asker "Emret komutanim" diyerek yanina gitmis. Komutani yere yatmasini istemis. Daha sonra da bir tanka askerin üzerinden geçmesi için emir vermis. Asker kilini bile kipirdatmadan yattigi yerde beklemis ve malumunuz ezilmis. Komutan digerlerine dönerek "iste cesaret" demis. Havacilarin komutani bir asker çagirmis. Asker yine "Emret komutanim" diyerek komutaninin yanina gitmis. Komutani helikoptere binmesini emretmis. Asker helikoptere binmis ve havalanmis. Daha sonra komutani askere asagiya parasütsüz atlamasini emretmis. Asker de emre itaat etmis ve atlamis. Yere çakilmis ve can vermis. Komutan da digeri gibi dönerek: "iste cesaret" demis. Sira gelmis denizci komutana. Denizci komutan askerini çagirmis. Asker "Ne var lan" demis. Komutan "Gel buraya!.." emrini vermis. Asker de ona "Hade len" demis. Komutan diger komutanlara dönerek "iste cesaret.." |
|
Evin hanımı mutfakta sabah kahvaltısı için tavada iki tane yumurta pişirirken içeri kocası dalmış, "Dikkat.. Dikkat!.. Biraz daha yağ koy!.. Aman Tanrım ne kadar çok pişiriyorsun.. Çok fazla.. Şimdi çevir.. Şimdi.. Off.. Daha fazla yağ koy.. Yapışacaklar.. Dikkat.. Dikkatttt! Sana dikkatli ol demiyor muyum?.. Yemek pişirirken beni hiç dinlemiyorsun.. Çevir hadi onları.. Çabuk ol.. Deli misin?.. Aklını yitirdin herhalde.. Tuz koymayı unutma.. Her zaman unutursun zaten.. Tuzu kullan.. Tuzu .. Tuzu diyorum.." Karısı dönüp şöyle bir bakmış kocasına, "Sana ne oluyor öyle?" demiş "İki yumurtayı nasıl pişireceğimi bilmediğimi mi zannediyorsun?" "Bak bir tanem.." demiş adam artık sakin sakin.. "Sadece sen yanımda otururken araba kullandığımda neler hissettiğimi anlamanı istedim.." |
|
Matematik öğretmeni ilkokul çocuklarına sormuş: "Ağaçta 5 kuş var.Birini
vurdum kaç kaldı." |
|
Yasli bir adam emekliye ayrilir ve kendine bir lisenin yaninda kucuk bir ev alir. Emekliliginin ilk bir kac haftasini huzur icinde gecirir ama sonra ders yili baslar. Okullarin acildigi ilk gun, dersten cikan ogrenciler yollarinin uzerindeki her cop bidonunu bagirip, cagirarak tekmelerler. Bu cekilmez gurultu gunler surer ve yasli adam bir onlem almaya karar verir. Ertesi gun cocuklar gurultuyle evine dogru yaklasirken, kapisinin onune cikar onlari durdurur ve: "Cok tatli cocuklarsiniz, cok da egleniyorsunuz. Bu nesenizi surdurmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yasindayken ayni sekilde gurultuler cikarmaktan hoslanirdim, bana gencligimi hatirlatiyorsunuz. Eger her gun buradan gecer ve gurultu yaparsaniz size her gun 1 YTL verecegim" der. Bu teklif cocuklarin cok hosuna gider ve gurultuyu surdururler. Birkac gun sonra yasli adam yine cocuklarin onune cikar ve onlara soyle der: "Cocuklar enflasyon beni de etkilemeye basladi bundan boyle size sadece 50 YKRS verebilirim." Cocuklar pek hoslanmazlar ama yine devam ederler gurultuye. Aradan birkac gun daha gecer ve yasli adam yine karsilar onlari: "Bakin" der, "Henuz maasimi alamadim, bu yuzden size gunde ancak 25 YKRS verebilirim, tamam mi?" "Olanaksiz bayim" der iclerinden biri, "Gunde 25 YKRS icin bu isi yapacagimizi saniyorsaniz yaniliyorsunuz. Biz isi birakiyoruz." |
|
Adamın biri yeni
ulaştığı otele kaydını yaptırır.Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar
görür ve karısına e-mail atmaya karar verir. Fakat yazdığı mesajı farkında
olmadan yanlış bir adrese gönderir.... tam bu sırada farklı bir yerde
kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve
bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili
okuyunca olduğu yere yığılıp kalır. |
|
Neden bozulan otobüsün yolculari bizim otobüsümüze aktarildiginda onlara mülteciymisler gibi bakariz? Neden lokantalarda, "Sabahlari sicak çorba bulunur" yazar? Çorba aslinda soguk mu içilir, sicak çorba bir farklilik midir? Neden her gördügümüz haritada hemen Türkiye'yi bulmaya çalisiriz? Millet olarak Dünya'da kaybolma kompleksimiz mi vardir? Neden insanlar birbirlerine sarilinca sag-sola sallanirlar? Neden ögrenciler ilkögretimin besinci sinifina kadar ögretmene "ögretmenim" diye seslenirken altinci sinifta bir anda "hocam" diye seslenmeye baslarlar? Neden sinavlarda "4 yanlis bir dogruyu götürür" seklinde bir uygulama ile ögrenciler cezalandirilirlar da "4 dogru bil, bir dogru da bizden" seklinde bir kampanya baslatilip zekaya ve riske girme cesaretine ödül verilmez? Neden insanlar kapali bir alandan yagmur yagan alana çikinca kafalarini egerler? Yagmura duyulan saygidan midir yoksa ondan tirstigimiz için midir? Neden dükkanini kapatip giden esnaf, kapiya "10 dakika sonra dönücem" yazar, ne zaman gittigini nasil anlariz? Televizyona çikan insanlar neden kendilerini Türkiye'deki bütün insanlarin izledigini sanirlar ? Örn: Su anda 70 milyon kisi bizi izliyor... Neden gözlerinden öperim denir? Insan vücudunda öpülecek daha uygunsuz bir yer var midir? Kimse kimseyi gözünden öpmüs müdür? Dügünlerde neden "Dom Dom Kursunu" ile göbek atilmaktadir. "Bir avci vurdu beni, bin avci beni yedi" gibi sözler esliginde kendinden geçen baska milletler var midir? Neden bazi kadinlar hem (içlerini gösteren) beyaz pantolon giyip hem de olayi örtbas! etmek için bir çaba harcarlar? Mini etek olayi da buna dahildir... Neden bazi kizlarimiz sirin bir hayvancagiz gördüklerinde "inanmiyorum!" derler, inanilmayacak olan nedir? |
|
Öğrenme psikolojisinde, en akıllı yol, söylenilmek istenileni , gene, kendi hasmına söyletebilmektir. Bunu yaparken de amaçlanan görüşü,hasmın kendi görüşü haline getirmek hünerini gösterebilmektir. Kısaca sonuca ulaşıldığında, hasım, neyi yediğinin farkına bile varmamalıdır. Hikayeye göre, bir Alman, bir İtalyan, bir Fransız ve bir İngiliz aralarında köpeğe hardal yedirmek konusunda iddiaya tutuşurlar. Alman önceliği alır, hardalı topak yapar ve köpeğin ensesinden tutarak zorla ağzına tıkar. Hayvanın ağzı yandığı için hardalı yemez ve çıkarır. İtalyan hemen atılır, öyle olmaz der ve hardalı makarna şeklinde ufak parçalar halinde bölerek, köpeğe yedirmeğe çalışırsa da, hayvanın ağzı gene yandığından o da başaramaz. Fransız da, konuya kendi açısından yaklaşarak, hardalı önce sulandırıp, sos olarak köpeğe yedirmek için uğraşırsa da , bu uygulama ile de bir sonuç alamaz. Sıra İngilize geldiğinde, İngiliz, önce köpeği okşayarak yanına çeker, sırtını sıvazlar, sonra, hardalı topak yaparak hayvanın poposuna yapıştırır. Köpek ardı yandıkça başlar hardalı yalamaya, kısaca,canı yandıkça yalar, yandıkça yalar ve sonuçta yalaya yalaya hardalı bitirir. Akıllı ülkeler, hedef ülkeleri, istekleri çizgide tutabilmek için, onlara hardalı öyle yedirirler ki, o ülkeler neyi yediklerinin farkına vardıklarında iş çoktan geçmiş olur. |
|
Çok uzun süre araba kullandıktan sonra küçük bir kasabada ihtiyaç molası vermiştim. şirin ve sevecen bir yere benziyordu. Dinlenme tesisinin tuvaletine girdim. Tüm tuvaletler dolu gibi görünüyordu. Sonunda sonlara dogru bos bir tuvalet bulup oturmustum. Tam keyifle tuvaletimi yapacakken "Selam naber" diye bir ses duydum. Tuvalette böyle konusmaların olmayacagını düsünürken birdenbire agzımdan "iyilik, senden naber" lafı çıkıvermisti bile. Yandaki ses “Ee, neler yapıyorsun” dedi, Ben de “Doguya dogru gidiyorum" dedim. Bu tuhaf diyalogdan dolayı biraz saskındım ama gene de devam edesim vardı. Taa ki yandaki adamın: "Askım ben telefonu kapatıyorum, yan tuvaletteki gerizekalı benim sana sorduklarıma cevap veriyor" dedigini duyana kadar. |
|
İngiltere'nin saygın kız kolejlerinden birinde biyoloji öğretmeni öğrencilerden Miss Perkins'a "söyle bakalım, insan vücudunda uyarıldığında normal büyüklüğünün altı katına ulaşan organ hangisidir?" Öğrenci yüzü kızararak bana bu soruyu sorduğunuzdan ailemin haberi olacak demiş. Öğretmen başka bir öğrenciye dönmüş ve sen söyle Miss Sarah demis. Sarah "loş ışıkta gözbebegi" yanıtını vermiş. Öğretmen aferin dedikten sonra Miss Perkins'a dönmüş ve sana üç şey söyleyeceğim demiş. Birincisi, dersine hiç çalışmamışsın bundan ailenin haberi olacak. İkincisi, aklın fikrin sürekli kötü şeylerde. Üçüncüsü ise, ileride çok büyük hayal kırıklığına uğrayacaksın... |
|
Çoban'ın biri dere kenarında koyunlarını otlatıyormuş. Tam o anda, yanına bir Cherokee Jeep yanaşmış. Brioni gömlek, Cerruti ayakkabılar giyen, Ray-Ban gözlüklü ve YSL kravatlı bir sürücü aşağıya inmiş ve çobana sormuş: “Eğer kaç tane koyunun olduğunu bilirsem bana onlardan bir tanesini verir misin?” Çoban bir adama birde koyunlarına bakmış, "Tamam" diye cevap vermiş. Genç adam arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış bir NASA sitesine girmiş, GPS'ini kullanarak yeri taramış, bir database ve logaritma ile doldurulmuş 60 excel tablosunu açmış ve 150 sayfalık bir rapor basmış. Çobana dönmüş, "Tam olarak 1586 adet koyunun var" demiş. Çoban "Doğru" diye cevap vermiş, "Koyununu alabilirsin." Genç adam koyunu almış ve jeep'inin arkasına koymuş. Bu sefer çoban genç adama dönmüş, - "Eğer senin ne iş yaptığını bilirsem koyunumu geri verir misin?" diye sormuş. Adam, "Evet neden olmasın" diye yanıtlamış. "Sen Danışmansın" demiş çoban. Adam sormuş, "Nasıl oldu da bildin?". Çoban "Çok basit" diye cevap vermiş. “Buraya çağrılmadan geldin, bu bir. İkincisi benim bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden bir koyunumu istedin. Üçüncüsü yaptığın hiçbir şeyden anlamıyorsun çünkü koyun yerine köpeğimi aldın!" |
|